Ayasofya Müzesi | 1500 Yıllık Sırlar ve İlkler


İstanbul, 3 büyük imparatorluğa başkentlik yapmış kadim bir şehir. Türkiye ve Marmara Bölgesi için tartışmasız en önemli şehir konumunda bulunan İstanbul’un en çok bilinen ve ziyaret edilen yapılarından bir tanesi Ayasofya’dır. Bu yapı, Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminde, 532-537 yılları arasında İstanbul’un tarihi şehir merkezinde inşa edilmiş bir katedraldir. İlk başlarda büyük kilise anlamına gelmek üzere Megali Ecclesia adıyla anılan katedral, 5. yüzyıldan itibaren kutsal bilgelik anlamındaki Hagia Sophia ismiyle anılır olmuş. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethine kadar kilise işlevi gören Ayasofya, bu tarihten itibaren camiye çevrilmiş. Türkiye ve İstanbul seyahati planlayan yabancı turistlerin yanı sıra yerli turistlerin de en çok ziyaret ettiği yapılar arasında yer alan tarihi yapıt, Cumhuriyet’in ilanından sonra ise müze olarak düzenlenmiş. 🕌

PrZBhcx9dxFONERnqvRcgvsRFTl0Vyru

Ayasofya’nın Geçirmiş Olduğu Restorasyonlar

Günümüzdeki Ayasofya esasında aynı yerde yapılan üçüncü mabet. İlk ikisi isyanlar sırasında yıkılan katedraller, üçüncü kez yapıldıktan sonra ise kubbesi pek çok sefer çökmüş. Mimar Sinan, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilen yapının kubbesine istinat duvarları ekledikten sonra ise kubbe bir daha çökmemiş. 16. yüzyıla kadar dünyanın en büyük katedrali unvanını taşıyan Ayasofya, hâlihazırda dünyanın en eski kiliselerinden birisi. Döneminin en özel mozaik işçiliği örneklerini barındıran Ayasofya Müzesi, üst kat galerilerinde görülebilecek özel mozaik örnekleriyle nadide eserleri bünyesinde barındırıyor. 👷

YCokN5kAaeE3ELdg9zM7sb3vCVg1zQvr

Ayasofya’daki Mozaikler

İmparatoriçe Locası’nın da yer aldığı üst galerilerinde, bir kısmı zarar görmüş olsa da bütün güzelliğiyle görülebilecek olan Hazreti İsa, Meryem Ana ve İoannes Prodromos’u (Vaftizci Yahya) tasvir eden mozaik, üç boyutlu bir tasvirin kullanılmış olması sebebiyle döneminin ötesine geçmiş bir sanat eseri olarak değerlendirilmektedir. Bu mozaiğin Rönesans’a giden yolu açan eserlerden biri olduğu görüşü hakim. Yine üst kat galerilerde mermer korkuluklara kazılmış olarak görülebilecek bir Viking yazısı ise mabedin biriktirdiği yaşanmışlıkları gözler önüne seren bir ayrıntı. Bir Viking askeri tarafından, Rune alfabesiyle yazılmış olan ve 9. yüzyıla tarihlenen "Halvdan buradaydı" yazısı, tarihte bilinen ilk yer bildirimi gibi esprili yorumlarla da anılmıştır. Ayasofya’nın güney yönündeki Vystibül Kapısı’nın üzerinde ise yapıtın en önemli figürlü mozaiklerinden Sunu Mozaiği bulunmakta. 🖼️

5GyM0BrBEzCJ6jVl3OXS7f5cacu9zJfi

Ayasofya’ya Ulaşım

Ayasofya'ya ulaşım oldukça kolaydır. Eminönü veya Sirkeci’den bir tramvaya Sultanahmet durağında indiğinizde çok kısa bir yürüme mesafesinde kalıyor. Bununla birlikte İstanbul araç kiralama yapabilirsiniz. Mozaiklere geri döndüğümüzde 1849 yılındaki restorasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan mozaikte Hz. Meryem ve kucağında çocuk İsa resmedilmiş. Hz. Meryem’in sol tarafında şehrin kurucusu İmparator I. Konstantinos, İstanbul’u simgeleyen bir maketi sunarken, sağ tarafında ise İmparator Justinianos Ayasofya maketini Hz. Meryem ve Hz. İsa’ya sunmaktadır. Anlatılanlara göre restorasyon çalışmaları sırasında bu mozaiğin ortaya çıkarılması sonrası Sultan Abdülmecit de yapıya bir anı bırakmak istemiş ve tuğrasının tasvir edildiği altından yapılma bir mozaiğin uygun bir yere asılmasını istemiştir. Sultan Abdülmecit’in tuğrası hâlâ Ayasofya Müzesi’nin girişinde yer almakta. 🚆

Müzenin giriş çıkış saatlerine buradan ulaşabilirsiniz.

brK4jrVKxHf6GEfEScWEo32eKwmFT5G4

Ayasofya’daki Serafim Meleği

Ayasofya’da 2013 yılında yapılan restorasyon çalışmaları sonrasında Serafim Meleği adı verilen bir mozaik ortaya çıktı. Kutsal Ahit’e göre tanrının tahtını koruyan altı kanatlı bir meleklerdir Serafim Meleği. Ayasofya’nın ikinci katından girdiğinizde duvarda açıkça Serafim Meleği’ni görebilirsiniz. Meleklerin yüzlerinin açık olup olmadığı ile ilgili bazı tartışmalar mevcut olsa da tarihçiler, Fatih Sultan Mehmet döneminden bu yana meleklerin yüzlerinin hep açık olduğu söyleniyor. İslam’da ise camiilerde resim olmaması gerekmektedir. Bu sebeple bu tarz mozaiklerin önü kapatılmak istenilse de, cami aynı zamanda müze olduğu için kapatılmamıştır. 🪽

mAR6UKtUNWFbToaXg2L1RNXHMPeOHl4j

İstanbul’un Fethi Sırasında Ayasofya’nın Önemi

İstanbul’un önceki adı Konstantiniyye idi. Bu adı almış olmasının sebebi şehrin ilk imparatoru Constantin’den gelmektedir. Constantin, zamanında zengin ve ordusu olan bir komutandı. Körler şehri olarak adlandırdığı İstanbul’u bulduğunda Kadıköy tarafında birkaç ailenin yaşadığını gördü. Sarayburnu gibi güzel bir yer varken, bu kör insanlar neden Kadıköy gibi bir yeri tercih etmiş diye düşünmüş olabilir. Bununla birlikte Ankara araç kiralama yaparak gelen pek çok misafirde bulunuyor. Ayasofya ulaşım açısından çok kolayda olan bir yerdedir. Tarihi yarımadaya gittiğinizde Topkapı Sarayı’nı da gezebilirsiniz. Bu hususta Topkapı Sarayı müzesi rehberi adlı makalemizi okuyabilirsiniz. Bunun yanında Sultanahmet Camii’de bu lokasyona oldukça yakındır. Dileyenler Sultanahmet Camii, Topkapı Sarayı, Ayasofya Camii ve dikili taşı görerek günü sonlandırabilir. ⚔️

RpFGO2S8x0R9xx3PWoWc6KOc68d4p19L

Ezoterik Açıdan Ayasofya

Ayasofya hem Ortodoks hristiyanlar, hemde müslümanlar için kutsal bir yer olduğu için bu hususta bazı ezoterik iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddiaların çoğunluğunun doğruluğu kanıtlanamamıştır. Bu açıdan ilk ezoterik iddia ise Ayasofya’nın altında bazı tünellerin olduğudur. 2022 yılında bazı Türk arkeolojistler bazı tüneller bulmuştur. Bu tünellerin Ayasofya ile aynı yaşta olduğu ortaya çıkınca, Ayasofya ile ilgili ezoterik iddialar güçlenmiştir. 

Ayasofya Bizans İmparatorluğu zamanında yapılmıştır. Aslında baktığımız zaman Roma İmparatorluğu’nun son demleri yani en güçsüz olduğu dönemlerinde yapılmıştır. Çok basit bir bakış açısı ile baktığımızda Ayasofya ile ilgili herhangi bir ezoterik iddia üretemeyiz. Ancak Roma İmparatorluğu’nun çok fazla kölesi bulunuyordu. Bu köleler ile görkemli bir yapı yapmak ve bu yapıya bazı gizli bölümler eklemek, o dönem için çok zor bir husus değildi. 

Bir başka ezoterik iddia ise şehrin fatihi Fatih Sultan Mehmet ile ilgilidir. Şehrin fatihi olan 2. Mehmet, iddiaya göre Ayasofya’nın altında sandıklar dolusu altın bulmuş ve bu altınları çok farklı çeşitte gizlemiştir. Bir iddiaya göre Fatih Sultan Mehmet’in portresi altına bakan kimse bu altınları bulacaktır. Ancak bildiğiniz üzere İslam’da camilere herhangi bir resim konulmaz. Yani bu iddianın çürütülebilir çok yanı bulunmaktadır. Tüm iddiaların doğruluğu henüz ispatlanamadığı için ezoterik bir iddia olarak kalmıştır.

aSalWVaThgVoQ1EIeElNZk3zhaJ9e2uu

Ortodokslar İçin Ayasofya’nın Önemi

Ortodokslar için Ayasofya oldukça önemlidir. Ülkemizde ise Alperenler olarak bilinen topluluk tarafından çok fazla önemsenmektedir. Ayasofya müze iken, bu topluluk caminin ibadete açılmasını talep etmiştir. Alperenler, Sultan Alparslan tarafından kurulan ilmi bir topluluktu. Ancak şu anda sayıları çok az olmakla birlikte, Ayasofya’nın koruyucuları olarak biliniyorlar. Ortodoks Hristiyanlar Osmanlı İmparatorluğu döneminde çoğunlukla Anadolu coğrafyasında da yaşamışlardır. Bu sebeple Ayasofya dışında da pek çok önemli kilise ve ibadet yeri bulunmaktadır. Nitekim İncil’de yazan 7 kutsal kilisenin 7’si de Türkiye’de bulunmaktadır.

Roma İmparatorluğu’nda Zeus inancı yaygındı. Hazreti İsa, dini yaydıktan sonra bile bazı ayrılıklar olmuştur. Bu sebeple inançlı Hristiyanlar ilk olarak Aya İrini Kilise’sini kurmuşlardır. Bugün bu kiliseyi Topkapı Sarayı’nın içerisinde görebilirsiniz. Giriş ücretli olmasının yanında içerisi oldukça yıkık ve döküktür. Yani dine özgü hiçbir şey bulunmuyor. Tarihi biraz ileri sardığımızda ise Çarlık Rusya kuruldu ve Ortodoksların koruyucusu olarak benimsenmiştir. Böylece Ortodoks halk Anadolu topraklarından Rusya topraklarına göçmüşlerdir.

dSLL3vAm21MeogBK8uKpuQHd3ahNCD6E

Ayasofya Katolikler İçin Neden Önemli Değil?

Hazreti İsa’nın dini yaymasının ardından tüm Roma İmparatorluğu’nda Hristiyanlık’a geçiş başlamıştır. Bunun yanında tüm imparatorlukta iki önemli kilise bulunuyordu. Bu kiliselerden birisi bugün hala ayaktadır. Bu kiliselerden birisi Ayasofya iken, diğeri Vatikan’da bulunan Sistina Şapeli’dir. Bu iki kilisede çalışan papazlar, din hakkında araştırmalar yapıyor ve buldukları ayrıntıları tüm kiliselere mektup ile ulaştırıyorlardı. Böylece din gelişebilecekti. Ayasofya’da çalışan papaz, bir gün şöyle bir paradoks keşfetti. Paradoksa göre; İsa hem Tanrı, hemde Tanrı’nın oğlu olamaz. Bu bir paradoks. Ancak paradoksun çözümünü bulamadı ve diğer kilise liderleri ile tartışmak için mektup yolladı. 

Mektubu okuyan Sistina Şapeli papazı, cevaben Ayasofya papazını aforoz ettiğini ilan etti. Çünkü bu papaz dini sorguluyordu. Böylece Hristiyanlık tarihinde ilk ayrışma oldu ve mezhepleşme oluştu. Bu mezheplerin adı Ortodoks ve Katolik olarak ayrıldı. Bu ayrım ileride daha da büyüyecek ve tüm imparatorluğa yansıyacaktı. Din ayrımının yanında o günkü Roma İmparatorluğu'nun yarısı yunanca konusurken, diğer yarısı latince konuşuyordu. İmparatorluğun ayrılma sebeplerinden bir diğeri ise dil bariyeriydi. Ancak o günlerde kimse bilmese de bu ayrım, imparatorluğun yıkılmasının başlangıcıydı. Ancak tüm tarih kitapları Roma İmparatorluğu’nun Türkler tarafından yıkıldığını yazmaktadır.

QickRjRwC7LozZlfpYg89fhONL9zMDY0

Elitcar
Mobil Uygulamamızı İndirin
Mobil uygulamamızı indirin ve araç kiralama işlemlerinizi hızlı ve kolay bir şekilde gerçekleştirin.
Elitcar Rental Mobile AppElitcar Rental Mobile App