Edirne'de Bir Gün
Hafta sonu tatili için Türkiye Marmara Bölgesi'nde bulunan Edirne'yi Seda ve Ahmet ile birlikte sizin için gezdik. Edirne, İstanbul başkent olana kadar Osmanlı İmparatorluğu'na 92 yıl boyunca başkentlik yapmış olan, Yunanistan ve Bulgaristan sınırı boyunca uzanan ve her köşesi tarih kokan bir şehrimiz. İstanbul'dan arabayla yola çıktık ve yaklaşık 3 saatte Edirne'ye vardık.
Edirne'de ilk durağımız, herkeste hayranlık uyandıran ve Mimar Sinan'ın 'Ustalık eserim' dediği Selimiye Camisi oldu. Cami, 11. Osmanlı padişahı 2. Selim tarafından yaptırılan bir eser. Mimar Sinan, camiyi yapmaya başladığında 90 yaşındaymış. Bu cami Mimar Sinan'ın Bosna-Hersek'teki Drina Köprüsü'nden sonra 2011 yılında UNESCO Dünya miras listesine giren bir eser. Yapımına 1568 yılında başlanan caminin inşa süresince toplam 15 bin kişi çalışmış. Fakat 2. Selim vefat ettiği için ancak 1578 yılında tamamlanabilmiş ve 2. Selim yapılmasını istediği caminin son halini görememiş.
Camiye girerken ilk olarak karşımıza, Enaniyet Zinciri denilen bir zincir çıktı. Bu zincir, "kapıdan girerken başını eğ, bencilliğini dışarıda bırak ve öyle içeri gir" anlamını taşıyormuş. İçine girdiğimizde başta kubbesi olmak üzere her bir ayrıntısı bizi büyüledi. Mimar Sinan, caminin kubbesini tasarlarken, 2 ton olan kubbeyi sekiz adet kalın sütunun üzerine yerleştirmiş. Sadece kubbe kısmını tasarlarken 13 bilinmeyenli bir denklem çözerek zoru başarmış. Bu kubbe Mimar Sinan'ın mesleğinde doruk noktaya ulaştığını temsil ediyormuş. Bu muhteşem kubbenin genişliği 31.3 metre iken, kubbe sütunları öyle bir nizamla dizilmiş ki, hiçbir sütun namaz alanını bölmüyor. Kaynaklara göre sefere çıkan yaklaşık 6 bin asker burada aynı anda ibadet etmiş.
O zamanlar caminin minareleri Edirne'nin her yerinden görülebiliyormuş. Günümüzde yapılan yüksek binalar ve yeni yollar sebebiyle maalesef bu özelliğini yitirmiş. Camideki ilgi çekici diğer detay, müezzinin yer aldığı bölümde bulunan mermerin ayaklarının üzerine işlenmiş ters lale motifi. Rivayete göre, caminin yapıldığı arazi önceden lale bahçesiymiş ve sahibesi burayı satmak istememiş. Israr üzerine, camide lale motifi yer alırsa satacağını ifade etmiş. Mimar Sinan cami bitince söz verdiği üzere lale motifini koymuş. Motifteki lale önceden o alanın lale bahçesi olduğunu temsil ederken, ters olması da bahçe sahibinin aksi biri olduğunu belirtiyormuş.
Bir diğer rivayete göre cami yapılırken Mimar Sinan'ın torunu vefat etmiş. Üzüntüsünü gören ustalar, sütuna ters lale motifini işlemiş. Bu lale Mimar Sinan'ın üzüntüsünü temsil ediyormuş. Son yıllarda araştırmacıların ifade ettiklerine göre ise, eserde olması gereken 99 lale çinisinden birinin eksik işlendiği görülünce, Koca Sinan, bu bizim kullar olarak acizliğimizi gösteren bir hata, 99. laleyi ters olarak mermere işleyin emrini vermiş.
Camide 99 lale motifi oluşu, Allah'ın 99 adını, tek kubbe oluşu, Allah'ın tekliğini, 5 kademeli pencere oluşu, İslam'ın 5 şartını, vaaz kürsüsünün 4 tane oluşu, hak olan 4 mezhebi, kapıların 32 tane oluşu, 32 farzı, arka minarelerde 6 yol oluşu, imanın 6 şartını, 12 şerefiyesi olması, 12. padişahın emriyle yapıldığını ifade ediyormuş.
Camiden çıktıktan sonra Selimiye Arastası'na gittik. Burası 3. Murat tarafından yaptırılmış. Arastanın yapılış amacı Selimiye Camii'ne gelir getirmesiymiş. Siz de buradan hediyelik eşyalar veya yöresel lezzetler satın alabilirsiniz. Sonra kentin alamet-i farikası olan Edirne tava ciğeri yemeye gittik. Ciğerin yanında acısıyla göz yaşartan biberler de ikram edildi.
Yemekten sonra Üç Şerefeli Camii'yi gezdik. Minareleri burma motifli olduğu için Burmalı Camii'de deniyormuş. 1437- 1447 yılları arasında yapımı tamamlanan cami, Fatih Sultan Mehmet'in babası 2. Murat tarafından yaptırılmış. Bu cami şadırvanlı, revaklı avlu kullanılan ilk avlu olarak özel bir yere sahiptir. Ayrıca her köşesinde minare bulunan ilk camidir.
Edirne'nin içerisine doğru gittiğimizde karşımıza Makedonya Kulesi ile Hadrianapolis Surları çıkıyor. Hadrianapolis, Roma döneminden kalma antik bir kent. Büyük İskender zamanından Osmanlı'ya kadar ayakta kalmayı başarmış bu yapıyı mutlaka gezmenizi öneriyoruz.
Gezimize Edirne sokaklarını gezerek devam ettik. Yol üstündeki dükkanlardan birine girip Kavala kurabiyesi ve badem ezmesinin tadına baktık. Özellikle kavala kurabiyesini çok beğendik. Kıtır kıtır ve hilal gibi bir şekli olan bu kurabiyeyi yemeden Edirne'den ayrılmayın deriz.
Kavala kurabiyemizi ve badem ezmemizi de yedikten sonra bir sonraki durağımız olan Sultan ||. Bayezid Külliyesi Sağlık Merkezi'ne gittik. 1488 yılında Sultan ||. Bayezid tarafından kurulan bu sağlık merkezinin oldukça sıra dışı bir özelliği var. Bu şifa merkezinde çalışan dönemin hekimleri, iyileşmenin ruh sağlığı ile başlayacağına inanıyorlarmış. Bu yüzden, hasataların tedavisinde su sesi, musiki ve buruna hoş gelen kokular kullanılıyormuş. İçeri girdiğinizde, külliye sizi adeta o dönemin içine çekiyor. Canlandırma için kullanılan cansız mankenler de işin içine girince zamanda yolculuk yapıyormuş hissine kapılıyorsunuz.
Buradan sonra Edirne'nin altı tane tarihi köprülerinden biri olan Meriç, diğer adıyla Mecidiye Köprüsü'ne gittik. Yapımı 1847 yılında tamamlanan köprü günümüzde trafiğe açık ve üzerinden araçlar geçebiliyor.Köprünün üzerinde cep gibi bir balkon bulunuyor. Osmanlı Dönemi'nde padişahlar bu balkona gelerek gün batımını izlerlermiş. Siz de ister burada, ister köprünün yakınlarında bulunan kafelerden birinde oturup gün batımını izleyip çayınızı veya kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Son olarak Lozan Antlaşması ile kazandığımız ve Meriç Nehri'nin diğer tarafındaki tek Türk toprağı olan Karaağaç'a geçtik. Burada görmeniz gereken önemli şeylerden biri Lozan Anıtı. Toplamda üç adet sütunu olan bu anıttaki sütunlar sırasıyla Anadolu, Trakya ve Karaağaç'ı temsil ediyor. Biraz ileride bir de tren garı var. Bu garı da görmenizi tavsiye ederiz. Ancak bu bölge saat akşam 6'da kapandığı için bu saatten önce gitmeniz gerekiyor.
Her yeri tarihi dokularla bezenmiş Edirne'yi günübirlik olarak gezmek bize yetti. Siz de bu şekilde yaparak Edirne'ye günübirlik gezi düzenleyebilirsiniz.
Keyifli yolculuklar...
